Türkiye’nin son yirmi yılda gerçekleştirdiği teknolojik atılımın sancaktarlığını yapan savunma sanayisi, kazandığı mühendislik kabiliyetlerini ve Ar-Ge kültürünü sivil alanlara transfer etmeye başlıyor. Özellikle insansız hava araçları (İHA) teknolojisinde dünyanın önde gelen firmalarından biri haline gelen Baykar, stratejik bir hamle ile enerji sektörünün en niş alanlarından birine, nükleer teknolojiye adım atıyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın Middle East Eye’a (MEE) verdiği demeçte ortaya koyduğu üzere Baykar, Küçük Modüler Nükleer Reaktörler (SMR) üzerinde çalışmalar yürütüyor. Bu gelişme, sadece bir şirketin yatırım kararından öte, Türkiye’nin enerji bağımsızlığı ve teknolojik derinleşme sürecinde yeni bir dönemin habercisi olarak okunmalı.
Savunma Teknolojilerinden Enerji Teknolojilerine Bilgi Transferi
Middle East Eye’da yer alan habere göre, Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin enerji dönüşümü ve karbon nötr hedefleri doğrultusunda özel sektörün rolüne dikkat çekti. Bakan Bayraktar’ın ifadelerine göre, Bayraktar TB2, Akıncı ve Kızılelma gibi platformlarla havacılık tarihini değiştiren Baykar, artık enerji alanında da küresel bir oyuncu olmaya hazırlanıyor.
Bu geçiş, ilk bakışta şaşırtıcı görünse de endüstriyel analiz yapıldığında son derece tutarlı bir stratejinin parçasıdır. Yüksek teknoloji gerektiren savunma sanayisi projeleri; malzeme bilimi, termodinamik, kontrol sistemleri, yapay zeka ve sistem mühendisliği gibi disiplinlerde derinlemesine uzmanlık gerektirir. Baykar’ın havacılık alanında geliştirdiği yüksek ısıya dayanıklı malzemeler, otonom kontrol yazılımları ve kritik sistem entegrasyonu yetenekleri, yeni nesil nükleer reaktörlerin geliştirilmesi için gereken teknolojik altyapı ile büyük ölçüde örtüşmektedir.
Baykar’ın SMR alanına girişi, Türkiye’de nükleer enerjinin sadece devlet tekelinde yürütülen bir süreç olmaktan çıkıp, özel sektörün dinamizmi ve inovasyon kabiliyetiyle buluştuğu bir evreye geçildiğini göstermektedir. Bu durum, Batılı ülkelerde (örneğin ABD’de NuScale veya TerraPower, İngiltere’de Rolls-Royce) gördüğümüz “girişimci nükleer ekosistemi” modelinin Türkiye’deki ilk ve en güçlü yansımasıdır.
Küçük Modüler Reaktörler (SMR): Nükleer Enerjinin Geleceği
Kamuoyunda nükleer enerji denildiğinde genellikle Akkuyu Nükleer Güç Santrali gibi devasa yapılar, büyük soğutma kuleleri ve milyar dolarlık, inşası on yıl süren projeler akla gelmektedir. Ancak Baykar’ın odaklandığı Küçük Modüler Reaktörler (SMR), nükleer enerjide bir paradigma değişimini temsil etmektedir. Peki, SMR nedir ve neden stratejik öneme sahiptir?
SMR, “Small Modular Reactors” ifadesinin kısaltmasıdır ve genellikle ünite başına 300 Megawatt (MWe) elektrik gücüne kadar kapasiteye sahip gelişmiş nükleer reaktörleri tanımlar. Geleneksel nükleer santrallerin aksine, SMR’lerin en belirleyici özelliği “modüler” olmalarıdır. Bu reaktörlerin bileşenleri fabrikalarda seri üretim mantığıyla üretilebilir, bir tır veya gemi ile kurulum sahasına taşınabilir ve yerinde monte edilebilir.
SMR teknolojisinin Türkiye için sunduğu avantajlar şunlardır:
- Esneklik ve Ölçeklenebilirlik: Geleneksel santrallerin inşası büyük bir altyapı ve devasa bir arazi gerektirirken, SMR’ler daha küçük alanlara kurulabilir. Bu durum, reaktörlerin enerji ihtiyacının yoğun olduğu sanayi bölgelerine yakın konumlandırılmasına olanak tanır.
- Güvenlik: Yeni nesil SMR tasarımları, “pasif güvenlik sistemleri”ne sahiptir. Bu sistemler, olası bir acil durumda insan müdahalesine veya harici bir güç kaynağına ihtiyaç duymadan fizik kuralları (yerçekimi, doğal dolaşım) ile reaktörü soğutabilir ve kapatabilir.
- Maliyet ve Finansman: İlk yatırım maliyetlerinin devasa santrallere göre daha düşük olması ve inşaat sürelerinin kısalığı, özel sektörün bu alana yatırım yapmasını kolaylaştırır.
- Karbon Nötr Hedefi: SMR’ler, ruzgar ve gunes gibi kesintili yenilenebilir enerji kaynaklarını dengelemek için ideal bir baz yük enerji kaynağıdır.
Türkiye’nin 2053 Vizyonu ve Enerji Dönüşümü
Bakan Bayraktar’ın açıklamaları, Türkiye’nin 2053 yılına kadar karbon nötr bir ekonomiye geçiş planlarıyla doğrudan ilişkilidir. Türkiye, enerji sepetini çeşitlendirmek ve dışa bağımlılığı azaltmak için nükleer enerjiyi stratejik bir sütun olarak belirlemiştir. Akkuyu’daki dört reaktörün yanı sıra, Sinop ve Trakya’da planlanan büyük ölçekli santraller, Türkiye’nin ana omurgasını oluşturacaktır. Ancak plana göre, 2050 yılına kadar Türkiye’nin 20 Gigawatt’ın (GW) üzerinde nükleer kapasiteye ulaşması hedeflenmektedir ve bunun yaklaşık 5 GW’lık kısmının SMR’lerden gelmesi beklenmektedir.
Baykar’ın bu denkleme girişi, Türkiye’nin bu 5 GW’lık SMR hedefine yerli ve milli imkanlarla ulaşma iradesini güçlendirmektedir. Savunma sanayisinde elde edilen “yerlilik oranı” başarısının, enerji teknolojilerine taşınması, Türkiye’nin sadece nükleer enerji tüketen değil, aynı zamanda nükleer teknoloji ihraç eden bir ülke konumuna yükselmesini sağlayabilir.
Anahtar kelimeler: Baykar, SMR, nükleer enerji, Alparslan Bayraktar, küçük modüler reaktörler, Türk savunma sanayisi, enerji bağımsızlığı, yerli teknoloji, Middle East Eye, Türkiye enerji vizyonu









Yorumlar