Türkiye ve Güney Kore, kendi geliştirdikleri yeni nesil jet savaş uçağı projeleriyle küresel havacılık sahnesinde adlarından sıkça söz ettiriyorlar. Bir yanda Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) imzalı KAAN, diğer yanda Korea Aerospace Industries (KAI) tarafından geliştirilen KF-21 Boramae. Her ikisi de ülkeleri için tarihi birer gurur kaynağı ve teknolojik birer sıçrama. Ancak sosyal medyada “TR_tech” kullanıcı adlı bir teknoloji analistinin yaptığı derinlemesine karşılaştırma, madalyonun diğer yüzünü, yani iki projenin “milli teknoloji bağımsızlığı” ve “yerlilik felsefesi” arasındaki devasa farkı gözler önüne seriyor. TR_tech hesabının paylaştığı verilere dayanarak hazırladığımız bu analiz, KAAN projesinin neden sadece bir uçak üretmekten çok daha fazlası olduğunu kanıtlar nitelikte.
İki Farklı Felsefe: Neden Her Proje “Milli” Olsa da Aynı Değil?
Hem KAAN hem de KF-21, kendi ülkelerinin mühendislik gücünü temsil eden projelerdir. Ancak bir projenin “yerlilik oranı”, sadece birkaç parçayı ülke içinde üretmekten ibaret değildir. Asıl kritik olan, uçağın beyni, kalbi ve hayati organları olarak kabul edilen en stratejik bileşenlerin ne kadarının milli imkanlarla geliştirildiğidir. İşte bu noktada, Türkiye’nin KAAN projesindeki “tam bağımsızlık” hedefi ile Güney Kore’nin KF-21’deki daha “pragmatik ve uluslararası iş birliğine dayalı” yaklaşımı arasındaki fark ortaya çıkıyor.
Motor Konusundaki Stratejik Ayrım
Bir savaş uçağının en kritik ve en zorlu teknolojisi şüphesiz motorudur. Bu bileşen, aynı zamanda uluslararası arenada en büyük baskı ve ambargo potansiyelini taşır.
- KAAN’ın Yol Haritası: KAAN, ilk prototiplerinde ve ilk seri üretim bloklarında, kendini kanıtlamış ve F-16’lardan da aşina olduğumuz Amerikan General Electric üretimi F110 motorlarını kullanıyor. Ancak bu, Türkiye için sadece bir “köprü çözümü”. Eş zamanlı olarak, TUSAŞ Güç Sistemleri (TEI), TRMotor ve diğer ortaklarla birlikte, KAAN’a güç verecek tamamen milli bir motor geliştirmek için dev bir yatırım ve insan kaynağı seferberliği yürütülüyor. Hedef, envanterdeki KAAN’ların kalbini en kısa sürede milli motorlarla değiştirmektir.
- KF-21’in Tercihi: Güney Kore’nin KF-21 uçağı ise yine Amerikan General Electric üretimi olan F414 motorlarını kullanıyor. Ancak KAAN projesinin aksine, KF-21 için kamuoyuna açıklanmış, bu ölçekte ve kararlılıkta ilerleyen bir “milli motor geliştirme programı” bulunmuyor. Bu durum, KF-21’in ömür boyu Amerikan motorlarına bağımlı kalacağı anlamına geliyor.
Türkiye, en zorlu yolu seçerek motor teknolojisinde tam bağımsızlığı hedeflerken, Güney Kore bu alanda stratejik bir bağımlılığı kabul etmiş görünüyor.
Radar, Sensörlerde Ortaya Çıkan Fark
Yeni nesil bir avcı uçağının en büyük gücü, düşmanı çok uzak mesafelerden, fark edilmeden tespit edebilmesidir. İlk bakışta her iki uçağın da milli AESA radarlara sahip olduğu görülse de, projenin derinliklerine inildiğinde KAAN’ın yerlilik felsefesi farkını ortaya koyuyor.
- KAAN’ın %100 Milli Gözü: KAAN, bu alanda tam bir milli ekosistem başarısı sergiliyor. Uçağın burnunda ASELSAN tarafından geliştirilen son teknoloji MURAD AESA Radarı bulunuyor. Bu radar, F-16’lar için geliştirilen ÖZGÜR projesi gibi onlarca yıllık birikimin ve tamamen milli mühendislik gücünün bir ürünüdür. Ayrıca uçağın “sessiz avcı” olmasını sağlayan Kızılötesi Arama ve Takip (IRST) sistemi (ASELSAN TOYGUN) gibi tüm kritik sensörler de milli imkanlarla geliştiriliyor.
- KF-21’in ‘Yardımlı’ Milli Radarı: KF-21 de Hanwha Systems tarafından geliştirilen milli bir AESA radara sahip ki bu büyük bir başarıdır. Ancak perde arkasında, bu radarın geliştirme ve test süreçlerinde ciddi bir uluslararası destek alındığı görülüyor. İsrailli Elta Systems prototip donanım ve uçuş testlerinde, İsveçli Saab yazılım geliştirilmesinde, Güney Afrikalı Paramount Aerospace ise yine uçuş testlerinde projeye destek verdi. Ayrıca, uçağın IRST sistemi de İtalyan Leonardo şirketinden tedarik ediliyor.
Güney Kore, radar gibi kritik bir teknolojide bile projeyi hızlandırmak adına yabancı teknoloji ve test desteği almaktan çekinmezken; Türkiye, ASELSAN ile bu zorlu süreci tamamen kendi milli imkanlarıyla aşarak tam bağımsız bir çözüm ortaya koymuştur.
Fırlatma Koltuğundan Kanopiye, Milli Dokunuşların Önemi
Bir savaş uçağının yerliliği, sadece büyük sistemlerde değil, hayati önem taşıyan daha küçük bileşenlerde de kendini gösterir.
- Fırlatma Koltuğu: KAAN, acil durumlarda pilotun hayatını kurtaran fırlatma koltuğunu dahi yerli olarak geliştiriyor. KF-21 ise bu kritik sistem için dünyaca ünlü İngiliz üretici Martin-Baker‘a bağımlı durumda.
- Kanopi (Kokpit Camı): KAAN’ın pilotu koruyan ve görüş açısını belirleyen kanopisi yerli bir firma tarafından geliştirilip üretilirken, KF-21’in kanopisi İngiliz Texstars firmasından tedarik ediliyor.
- Uçuş Kontrol Sistemi: KAAN’ın “fly-by-wire” uçuş kontrol bilgisayarı ve aktüatörleri yerli firmalar tarafından geliştirilirken, KF-21 bu alanda da büyük ölçüde yabancı tedarikçilerle çalışıyor.
Görev Bilgisayarları ve Milli Mühimmatlar
Her iki uçak da görev bilgisayarları ve aviyonik mimari konusunda güçlü milli yeteneklere sahip. KAAN, ASELSAN‘ın geliştirdiği merkezi görev bilgisayarı ile tam bir entegre yapı sunuyor. Mühimmat konusunda ise Türkiye, TÜBİTAK-SAGE ve ROKETSAN’ın geliştirdiği Gökdoğan, Bozdoğan, SOM ve HGK gibi sayısız milli mühimmatı KAAN’a entegre etme yeteneğine sahipken, KF-21 bu konuda Meteor ve IRIS-T gibi Avrupa menşeli füzelere daha bağımlı bir başlangıç yapıyor.
Pragmatizme Karşı Tam Bağımsızlık Vizyonu
Tüm bu veriler ışığında ortaya çıkan tablo net: Güney Kore’nin KF-21 projesi, kendini kanıtlamış Batılı alt sistemleri kullanarak daha hızlı ve daha az riskli bir geliştirme süreci izleyen pragmatik bir modeldir. Bu, uçağın yeteneklerini azaltmaz ancak onu stratejik olarak kilit teknolojilerde dışa bağımlı kılar.
Türkiye’nin KAAN projesi ise çok daha zorlu, meşakkatli ama nihayetinde çok daha değerli bir yolu seçmiştir: Tam teknolojik bağımsızlık. Türkiye, geçmişte yaşadığı ambargolardan ders çıkararak, bir uçağı oluşturan en temel ve en kritik teknolojilerin tamamına sahip olma iradesini ortaya koymaktadır. Bu, KAAN’ı sadece bir savaş uçağı değil, aynı zamanda Türkiye’nin kendi kendine yetebilen bir teknoloji devi olma davasının gökyüzündeki en somut sembolü haline getirmektedir.
Anahtar Kelimeler: KAAN, KF-21 Boramae, milli savaş uçağı, TUSAŞ, yerlilik oranı, teknolojik bağımsızlık, ASELSAN MURAD, milli motor, savunma sanayisi, KF-21 vs KAAN, AESA Radar, Elta Systems








Yorumlar