Türkiye’nin savunma sanayisi son yıllarda büyük bir ivme kazandı. Kara, hava ve deniz platformlarında geliştirilen amiral projeler, ülkenin bağımsızlık vizyonunun ve geldiği seviyeyi gösteren en somut göstergeleri haline geldi. Ancak bu projelerin ortak kaderi, motor tedarikinde yaşanan sorunlar oldu. ALTAY ana muharebe tankı, KAAN milli muharip uçağı ve TF-2000 hava savunma destroyeri, Türkiye’nin mühendislik gücünü temsil etse de motorlarda dışa bağımlılık, projelerin ilerleyişini sekteye uğratmaya devam ediyor.
ALTAY ve BATU Motoru: Kara Gücünün Kalbindeki Mücadele
ALTAY tankının hikayesi, motor bağımlılığının en çarpıcı örneklerinden biri olarak karşımıza çıktı. 2007’de başlayan proje, Türkiye’nin ilk milli ana muharebe tankı olma vizyonuyla yola çıktı. Ancak tanka gücünü verecek olan motor ve transmisyon için Almanya’dan tedarik planlanmıştı. Siyasi gerilimler ve ihracat kısıtlamaları nedeniyle bu süreç tıkandı ve proje yıllarca gecikti. Çözüm olarak Güney Kore’den Doosan motoru ve S&T Dynamics transmisyonu devreye alındı. İlk seri üretim ALTAY’larda bu güç paketi kullanılacak.
Asıl hedef ise BMC Power tarafından geliştirilen 1500 beygir gücündeki BATU motorunun ve yerli transmisyonun devreye girmesi. BATU motoru ilk ateşlemesini 2021’de yaptı, testler sürüyor ve 2028 sonrası ALTAY’larda tamamen yerli güç paketinin kullanılması bekleniyor. Bu süreç, Türkiye’nin kara gücünde motor bağımsızlığına geçişinde kritik bir dönüm noktası oluşturacak. BATU motorunun devreye girmesi ile Türkiye kara gücü için gerekli olan en son teknolojiye sahip motor teknolojisine erişmiş olacak bu noktadan sonra kara araçlarında çeşitliliğinde hızlanacağını düşünüyoruz.
KAAN ve Motor Sorunu: Beşinci Nesil Uçağın En Zor Sınavı
Benzer bir tablo havacılıkta da karşımıza çıkıyor. KAAN, Türkiye’nin beşinci nesil savaş uçağı olarak büyük bir stratejik değer taşıyor. Ancak motor konusunda ciddi sıkıntılar ALTAY tankı projesinde olduğu gibi KAAN projesinde de yaşanıyor. Prototiplerde ABD üretimi General Electric F110 motorları kullanılıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamasına göre, KAAN’ın motorları için gerekli lisanslar ABD Kongresi’nde bekletiliyor ve bu durum üretim takvimini aksatıyor.
Sayın Hakan Fidan’ın bahsettiği aksamanın, halihazırda üretim hattında bulunan veya üretilecek olan KAAN prototiplerini kapsamadığını özellikle vurgulamak gerekiyor. TUSAŞ tarafından üretilecek 6 adet KAAN prototipi için gerekli motorlar şimdiden temin edilmiş durumda ve bu nedenle prototip üretim sürecinde herhangi bir gecikme beklenmiyor. Burada kastedilen aksama, büyük ihtimalle TEİ’nin F110 motorlarını üretme kabiliyetine sahip olmasına rağmen, ABD lisansına sahip olmadığı için bu üretime başlayamamasından kaynaklanıyor.
Türkiye bu soruna karşılık kendi turbofan projelerini (TF10000 ve TF35000) hızlandırdı. Burada kritik ayrımı yapmak gerekiyor: TF10000 motoru doğrudan KAAN için geliştirilmiş bir motor değil. TEI tarafından geliştirilen bu motor, Türkiye’nin ilk art yakıcılı turbofan motoru olarak teknoloji kazanımı sağlıyor ve özellikle KIZILELMA gibi insansız savaş uçakları için uygun bir güç paketi sunuyor. KAAN için asıl hedeflenen motor ise 35 bin libre itki gücündeki TF35000. Bu motor, KAAN’ın kalıcı çözümü olacak ve 2030’lu yıllarda devreye girmesi planlanıyor.
Rolls-Royce ile teknoloji transferi görüşmeleri sürse de Türkiye, TEI ve TRMotor üzerinden kendi ekosistemini kurarak bağımsızlığı garanti altına almak istiyor. Endonezya’ya yapılacak 48 adetlik KAAN ihracatının yerli motorla gerçekleşmesi planlanıyor. Bu iddialı hedef, uzun vadede Türkiye’nin motor bağımsızlığının en somut göstergelerinden biri olabilir. TF35000 motorunun tamamlanmasıyla Türkiye askeri havacılık alanında elde edebilecek en üst seviye motorlardan birine sahip olmuş olacak. Bu noktadan sonra hava platformlarının da KAAN ile sınırlı kalmayıp hızlıca çeşitleneceğini düşünüyoruz.
TF-2000 ve MUGEM: Denizlerde Motor Riski Var Mı?
Denizlerde Türkiye’nin iki büyük projesi öne çıkıyor: TF-2000 hava savunma destroyeri ve MUGEM (Milli Uçak Gemisi).
TF-2000, 8300 tonluk deplasmanı, ÇAFRAD AESA radarları ve SİPER füzeleriyle Türkiye’nin denizlerdeki caydırıcılığını artıracak. Ancak burada da motor ihtiyacı kritik bir mesele. Gemilerde gaz türbini ve dizel kombinasyonu planlanıyor. ABD üretimi LM2500 gaz türbinlerine bağımlılık, kara ve havadaki motor krizlerinin deniz projelerinde de yaşanabileceğini gösteriyor.
MUGEM ise Türkiye’nin “yüzen kale” vizyonunu temsil ediyor. 285 metre uzunluğa, 60 bin ton deplasmana sahip olacak gemi, 50’ye kadar insanlı ve insansız hava aracını taşıyabilecek. TUSAŞ’ın HÜRJET deniz versiyonu, ANKA-3 ve Baykar’ın KIZILELMA’sı bu platformdan kalkış yapabilecek. MUGEM’in tahrik sistemi de COGAG düzeninde dört LM2500 gaz türbinine dayanıyor. Bu da motor bağımlılığının uçak gemisi ölçeğinde de stratejik bir risk oluşturduğunu gösteriyor. Şu an için ufukta engelleme gibi bir risk görünmese de Türkiye, deniz motorlarında da yerlileşme adımlarını hızlandırıyor.
Küresel Perspektif: Ambargoların Amacı
Aslında bir tank, uçak ya da gemi geliştirirken farklı ülkelerden alınan sistemlerin kullanılması dünya genelinde olağan bir durum. ABD, Almanya, Fransa veya Güney Kore gibi ülkeler de büyük savunma projelerinde yabancı motor, radar ya da elektronik sistemlerden faydalanıyor. Bu, küresel savunma sanayi ekosisteminin doğal bir parçası.
Ancak Türkiye’nin karşılaştığı motor ambargoları bu normalin dışında. Burada mesele teknik değil, siyasi. Türkiye’nin son yıllarda geliştirdiği İHA’lar, SİHA’lar, zırhlı araçlar ve hava savunma sistemleri dost ve müttefik ülkelerden yoğun talep görüyor. Bu başarı, mevcut dünya düzeninde bazı aktörler için rahatsızlık kaynağı haline geldi. Dolayısıyla motor tedarikinde çıkarılan engeller, aslında Türkiye’nin yükselişini yavaşlatmaya yönelik stratejik hamleler olarak okunmalı.
Motor Engeli, Yerli Üretim ile Aşılacak
ALTAY BATU motoru, KAAN motor sorunu, TF-2000 destroyer ve MUGEM motor ihtiyacı, Türkiye’nin savunma sanayiinde karşılaştığı en büyük stratejik sınavlardan biri. Ancak bu krizler aynı zamanda Türk mühendisleri için bir motivasyon kaynağına dönüştü. TEI’nin geliştirdiği PD170, TS1400 ve TF6000 projeleri, BMC Power’ın BATU, UTKU ve AZRA motorları, ASELSAN’ın elektrik motorları bu bağımsızlık yolculuğunun yapı taşlarını oluşturuyor.
Motor engelleri Türkiye’nin iradesini kırmak yerine daha da güçlendirdi. Çünkü artık Türk mühendisleri sadece araç değil, o araçların kalbini de üretiyor. Ve bu kalpler, bir gün tamamen yerli ve milli atmaya başladığında, Türkiye’nin savunma sanayisi de zincirlerinden kurtulmuş olacak.
Anahtar kelimeler: ALTAY BATU motoru, KAAN motor sorunu, TF-2000 destroyer motor ihtiyacı, MUGEM motoru, Milli Uçak Gemisi, yerli motor projeleri, Türkiye savunma sanayii, motor ambargosu, BMC Power BATU, TEI TF35000, TF10000 KIZILELMA, milli motor bağımsızlığı








Yorumlar